29 Ağustos 2015 Cumartesi

Cengiz Han’a Küsen Bulut - Kitap Yorumu



Adı: Cengiz Han’a Küsen Bulut
Yazarı: Cengiz Aytmatov
Sayfa sayısı: 112
Yayınevi: Ötüken Neşriyat
Basım yılı: 2007



Kitap Arka Kapak Yazısı

Gün Olur Asra Bedel içerisinde yer alabilecek ancak Sovyet Rusya'nın dağılmasından sonra yayınlanabilen Stalinizmin ve totaliterliğin güçlü bir eleştirisi… 

“Devletin çıkarlarından daha önemli ne olabilirdi? Bazıları insan hayatının önemli olduğunu sanıyorlardı... Ne laf ya! Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakılacak insan olmazsa soba söner. Sönen, yanmayan sobanın da hiçbir yararı yoktur. Ama öte yandan bu insanlar devlet olmadan yaşayamazlar: Sobayı tutuşturan, yakan onlardır. Sobayı yanar tutmakla görevli olanlar da ona yakıt temin etmeliydiler. Her şey buna bağlı.”


Benim Yorumum



Yazarın tarzına ve yazdıklarına zaten bayılıyorum. 
Kitap öyküsü itibari ile yine yine gerçeklere değinmiş ve etkiledi her zamanki gibi.


İşlemediği bir suçtan dolayı ailesinden ve hayattan koparılan Kuttubayev, kendi halinde tek derdi ailesinin yanında olmak ve geçimini sağlamak olan eski savaş esiridir.

Tansıkbayev ise devlete karşı bir tepki sezdiği için Kuttubayev’i suçlayan ve kendisinin bu suçlama sonunda rütbesinin artacağını düşünen bir sorgu yargıcıdır.

O zamanlar kominizimle yönetilen ve Stalin ilkelerini esas alan ülke Devletçilik ile ilgili bulabildiği her türlü delili değerlendirir ve insanlara itiraf ettirmeye çalışır.

Kuttubayev’in yazdığı öykü, askeri savcı Tansıkbayev tarafından incelenir ve içerisinden yönetime karşı gelen imalar çıkarılır ve suçlu olduğuna karar verilir.

İşte Kuttubayev’in incelenen bu öyküsünün adı Cengiz Han’a Küsen Bulut, yani romana adını veren öyküdür. Bu öyküye kitapta yer verilmiştir.

Yukarıdaki yazı kitap özeti değildir. 

Sonuç olarak


Hem Kuttubayev’in yazdığı efsanevi öykü hem de Kuttubayev in mini yaşam öyküsü oldukça etkileyiciydi.
Zaten söz konusu yazar Aytmatovsa, benim için etkilenmemek elde değil.
Normalde daha kısa yorumlar yaparım ama bu yazarda coşuyorum:)

İyi Okumalar…
















4 Ağustos 2015 Salı

MOMO (Kitap Yorumu)



Kitabın Adı:
MOMO
Yazarı:
Michael Ende
Yayınevi:
Kabalcı Yayınevi
Kitap Türü:
Çocuk edebiyatı, Spekülatif kurgu
Yayınlandığı Yıl:
1973
Sayfa Sayısı:
303

ARKA KAPAK YAZISI


Momo karşısındakileri, aptal insanların bile aklına parlak düşünceler getirtecek şekilde dinlerdi... Momonun yanında oynanan oyunlar başka hiçbir yerde oynanamazdı.Yaşanılan gün içinde çok büyük bir sır vardır. Bu büyük sır zamandır. Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır, ama bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki, bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Çünkü zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.Bu gerçeği hiç kimse duman adamlardan daha iyi bilemezdi. Bir saatlik, bir dakikalık, hatta bir saniyelik yaşamın değerini hiç kimse onlar kadar iyi ölçemezdi. İnsanların zamanı üzerine planlar kuruyorlar. İnce hesaplarla hazırlanmış planlar.Yaptıklarından kimsenin haberdar olmaması onlar için çok önemliydi. Büyük kente yerleşip halkın arasına karışırken hiç dikkat çekmemişlerdi. Hiç kimse farkına bile varmadan adım adım ilerliyor ve insanlara egemen oluyorlardı.Zamanınızı çalıyorlar sevgili dostlar, kendi istekleri uğruna sizi kandırıyorve zamanınızı çalıyorlar... ama Momo ve çocuklar sizi uyarıyor...Ey insanlık, dinle ve anla!... Onikiye beş kaldı...Aç gözünü, tetikte ol... Hırsız çaldı zamanı.Okuyun ve anlayın... zamanınızı çalıyorlar.
Bitmeyecek Öykü ile çok sevilen Michael Ende den efsaneleşmiş bir eser daha...Üstelik yine hem çocuklara hem de çocuk kalmaya uğraşan büyüklere...

Değerlendirmem


MOMO bir çocuk kitabı şeklinde yazılmış ama eminim çocukken okusam acayip sıkılırdım. Kitap genel olarak zaman kavramı üzerine yazılmış ve 1973 yılında yazılıp günümüzde hala etkisini gösteren güncel kitaptır.
Kitapta mutlu mesut yaşayan Momo ve arkadaşları etrafta dolanan duman adamlardan habersiz, vakitlerini dilediği gibi oyunlar kurarak düşünerek hayal kurarak anlatarak geçirirler. Momo istisnasız herkesi dinler ve onun sadece sessizce dinlemesi bile insanların aklına daha güzel fikirler getirir. Bütün zaman onlarındır ta ki duman adamlar şehre girip insanları kandırmaya başlayana kadar.
Momo ve arkadaşları onlardan zamanlarını çalan duman adamlarla mücadele eder. Duman adamlar bütün insanlardan zamanını tutumlu kullanmasını isteyerek aslında onlardan hayatlarını ve mutluluklarını çalarlar, fakat insanlar bunun farkında değildir.
Artık insanlar eskisi gibi birbirinin yüzüne bakıp gülümsemiyor, muhabbet etmiyor , hayal kurmuyor, her şeyi acele ederek hızlı bir koşuşturma içinde ve mutsuz yaşıyorlar. Çocuklar eskisi gibi sokaklarda oyunlar üretmiyor, şarkılar söylemiyor, hayal etmiyor, düşünmüyor, ve aileleri tarafından çocuk depoları denilen yerlere götürülüyorlar. Yalnızca bakıcılarının öğrettiği oyunları oynayabiliyor ve onların istediği şeyleri yapıyorlar. 
Ne kadar tanıdık bir manzara değil mi:)

Tavsiye eder miyim?
Bana göre bir “Küçük Prens” olmasa da “Momo” da güzel bir kitap.  Okurken biraz sıktıgını itiraf etmekle beraber genel olarak içindeki güzel alıntılar ve içerdiği mana bakımından okunmalı diyorum.
İYİ OKUMALAR J

Kitaptan bazı alıntılar:


“İnsanın işini severek ve isteyerek yapmasının bir önemi yoktu. Aksine önemli olan şey, ne kadar kısa sürede ne kadar çok işin yapıldığıydı.”

“Artık öğrendiği bir şey vardı: Başkalarıyla paylaşılmayan zenginlikler insanı mahvediyordu.”

“Bir hayal yoksulu olmayı asla istemem. Hayır Momo - bu cehennemden farksız.”

“İnsanlar kendilerini korkutan şeylere çok daha çabuk inanıyorlar. Bu da bir bilmece.”

“Zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti.”

"Bazen önüme upuzun bir yol çıkıyor. Oyle uzun ki insan bunun sonu gelmez sanıyor. O zaman acele etmeye başlıyorsun. Gittikçe daha da acele ediyor insan. Her önüne baktığında yolun hiç de kısalmamış olduğunu fark ediyorsun. Daha hızlı ve daha gayretli çalışıyorsun; sonunda nefesin kesilip güçsüz kalıyorsun ve cadde hala upuzun bir şekilde seni bekliyor. İnsan caddenin tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli olarak bir adım, sonra bir nefes, sonra süpürge.. İşte o zaman hayat zevkli olur. Önemli olan işini iyi yapmaktır... Oyle de olmalı..."